ATİLLA İYİGÜN

Merhaba arkadaşlar! Ritim merakım nasıl başladı diye şöyle bir düşünüyorum da çocukluğumun ramazan aylarına kadar gidiyor aslında mevzu. Çamaşır sepetini davul, yemek kaşığını da tokmak yapıp çaldığımı pek net anımsayabiliyorum mesela. İlkokul üçtü sanırım, babam bir akşam eve metal bir darbukayla çıkagelmişti. Yok böyle bir sevinç, yok böyle bir coşku! Darbuka, keşfedilmeyi bekleyen bir gezegendi artık benim için. Ondan çıkan seslerle, tınılarla büyüleniyordum bir bakıma.

Toprak darbukayla tanışmam, yanlış anımsamıyorsam şayet 1999 ya da 2000 yılı gibiydi. Arap ülkelerinden gelen çömlek darbukalardan satın almıştık o dönem. Toprak darbuka ile mevzu çok daha farklı bir hal aldı tabii. Dallandı, budaklandı hepten. Perküsyon enstrümanları, tanışılmayı bekleyen keyifli birer dost benim için.Tavsiyemdir sizlere de...

ISTANBUL-TURKEY