Fahrettin Paşa'nın 'DELİCE' Medina Savunması İngiliz Komutanları Şoke Etti — Ta ki Savaş Bittikten..
Автор: Hayatın Gizli Yüzü
Загружено: 2025-11-17
Просмотров: 1076
Fahrettin Paşa'nın 'DELİCE' Medina Savunması İngiliz Komutanları Şoke Etti — Ta ki Savaş Bittikten 72 Gün Sonra Bile Teslim Olmadığını Görene Kadar
15 Haziran 1916, Saat 11:00, Kahire - Britanya İstihbarat Merkezi
Nil Nehri'nin kokusu, açık penceleden içeri sızıyordu. Mısır'ın kavurucu sıcağı, masanın üzerindeki kağıtları kıvırcıklaştırmıştı. Terlemiş deri ve İngiliz çayının kokusu odayı dolduruyordu. Pencereden giren ışık, havadaki toz zerrelerini parlattı, sanki altın serpilmişti havaya.
Bu, tarihi bir olayı eğitim amaçlı anlatan bir belgeseldir. İçerikte askeri strateji ve savaş unsurları bulunmaktadır.
Colonel Thomas Edward Lawrence - sonradan tüm dünya "Lawrence of Arabia" olarak tanıyacak - 28 yaşında, ince yapılı, keskin mavi gözlü bir adamdı. Sağ elinde, üç hafta önce Bedevilerle çölde yaşarken aldığı yanık izi hala kırmızıydı, kabukları henüz iyileşmemişti. Elleri haritaya yaslanmıştı, parmakları eski kağıdın üzerinde geziniyordu. Kırmızı çizgiler - Hicaz Demiryolu'nun damarlı ağı. Mavi daireler - Osmanlı garnizonlarının izole adacıkları.
"Bakın şuna baylar," dedi Lawrence, sesi alçaktı ama kendinden emindi, masanın ahşap yüzeyine hafifçe vurarak. Yanındaki dört İngiliz subaya ve Şerif Hüseyin'in oğlu Emir Faysal'a döndü. Hepsinin gözleri haritaya kilitliydi. "Medina. Osmanlı İmparatorluğu'nun Hicaz'daki son kalesi. Kutsal emanetlerin, tarihi eserlerin, stratejik depoların bulunduğu son nokta. Savunucuları: yaklaşık 12.000 Türk askeri. Bizim gücümüz: 70.000 Arap isyancı artı 3.500 İngiliz danışman ve uzman asker."
Brigadier General Archibald Murray, 54 yaşında, gri bıyıklarının uçlarını bükmeyi seven, Güney Afrika'daki Boer Savaşı'nın sert günlerini yüzünün kırışıklarında taşıyan bir adam, hafifçe güldü. Kahkahası, sıcak odada yankılandı. "12.000'e karşı 70.000? Sevgili Lawrence, bu bir savaş değil. Bu matematikten çok mezar kazmak gibi bir şey. Acımasız bir hesap."
"Tam olarak efendim," Lawrence devam etti, bu kez parmağını haritada güneye doğru kaydırarak, Hicaz Demiryolu'nun kıvrımlı hattını takip ederek. "Medina'nın dış dünya ile tek bağlantısı işte bu demiryolu hattı. 1.300 kilometre uzunluğunda, Şam'a kadar uzanan tek yaşam damarı. Eğer bu demiryolunu sistematik olarak kesersek - köprüleri patlatırsak, ray hatlarını tahrip edersek, su kuyularını yok edersek - Medina tamamen izole olur. Su kalmaz, yiyecek kalmaz, takviye gelmez. Matematiksel bir ölüm."
"Ne kadar sürer sence?" Emir Faysal sordu, İngilizcesi belirgin bir Arap aksanı taşıyordu ama düşüncelerini net ifade edebiliyordu. Gözlerinde merak ve intikam arzusunun karışımı vardı. "Yani, Türklerin tamamen teslim olması için ne kadar zaman?"
Lawrence omuzlarını silkti, güvenli bir gülümsemeyle. "Maksimum altı hafta. Belki dört hafta bile yeterli olabilir. Türk komutanı - biliyorsunuz, bu Fahrettin Paşa - raporlara göre özellikle akıllı bir strateji uzmanı değil. Sadece katı, disiplinli, eski kafalı bir asker. Durumun umutsuz olduğunu net bir şekilde gördüğünde, mantıklı davranıp teslim olacaktır. Ya da kaçmaya çalışacaktır. Her iki durumda da Medina bizim olacak."
Masanın kenarında, önceden hazırlanmış, sadece tarih kısmı boş bırakılmış bir telgraf kağıdı duruyordu. Üzerinde İngilizce olarak yazılmıştı: "Medina düştü. Hicaz özgürlendi. Arap bağımsız devleti kuruldu." Birisi önceden zafer kutlamasına o kadar emindi ki, telgrafı şimdiden yazmıştı.
Pencerenin yanında, sessizce duran Colonel Cyril Wilson, 46 yaşında, İngiliz Kraliyet Donanması'nın deniz istihbaratı uzmanı, kaşlarını hafifçe çattı ama konuşmadı. Osmanlı subayları hakkında çok şey okumuştu - özellikle İstanbul'daki Enver Paşa, Cemal Paşa ve onların çevresindeki genç, ateşli, idealist subaylar. Fanatizmlerini biliyordu. Ölümü göze alma kapasitelerini biliyordu. Ama yine de konuşmadı, sadece pencerenin dışındaki Kahire'nin kalabalık sokaklarına baktı.
Lawrence ayağa kalktı, haritayı dikkatlice katladı, kenarlarını düzeltti. Dışarıda, modern İngiliz ordusu görkemliydi. Lewis makineli tüfekler parlıyordu. Dinamit sandıkları üst üste dizilmişti. Radyo ekipmanları yeni teknolojinin gücünü temsil ediyordu. Kamyonlar, develer, atlar, her şey hazırdı.
"Beyler," dedi Lawrence, sesi artık kesin ve emir veriyordu, "Medina'ya kadar altı hafta. Belki daha az. Fahrettin Paşa ya kaçacak ya da beyaz bayrak çekecek. Ve biz Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu'daki son askeri gücünü kırdığımızda, bu cephede savaş fiilen sona erecek."
Доступные форматы для скачивания:
Скачать видео mp4
-
Информация по загрузке: