Bediüzzaman: Eğirdir Gölü bize mezar oluyordu. Hadisenin müsebbibi Demirci Salih Gündüz anlatıyor.
Автор: AĞABEYLER ANLATIYOR
Загружено: 2025-09-08
Просмотров: 1865
DEMİRCİ SALİH GÜNDÜZ
Salih Gündüz Ağabey 1914 Isparta/Eğirdir doğumlu olup, 3 Eylül 1992 tarihinde vefat etmiştir.
Mesleğinden dolayı daha çok Demirci Salih Ağabey olarak bilinir. Barla’nın ilk Nur talebelerinden Bahri Çağlar’ın damadıdır. Savlı Hasan Kurt ağabeyin de bacanağıdır. Kayınpeder Bahri Çağlar da, Bediüzzaman hazretleri Barla’ya ilk geldiğinde bir hafta evinde misafir kaldığı Muhacir Hafız Ahmed’in damadıdır.
Bu safi kalp ağabeyimiz, Emirdağ Lâhikası-2’de Hz. Üstad tarafından anlatılan dehşetli “motorlu kayık” hadisesisin birinci müsebbibidir. Kendisi anlatıyor.
HADİSESİNİN BAŞ MİMARI DEMİRCİ SALİH GÜNDÜZ ANLATIYOR
“Sene 1954. Üstad Hazretleri, Eğirdir’e Hakkı (Tığlı) Efendi’nin evine geldi. Çilingir Ali (Savran) ağabeyle biz vardık. Üstad Hazretleri üçüncü katta idi, girdik yanına. Çilingir Ali bir kupa dondurma getirdi. Üstad, ‘Kaça aldın?’ dedi. ‘25 kuruşa aldım’ dedi. ‘50 kuruşa kabul ediyorum’ dedi. Zaten 50 kuruşa almış imiş. Biz de onu sırayla yedik. Yedikten sonra Üstad Hazretleri bize, ‘Dışarıya çıkın!’ dedi. Çıktık dışarıya... Bizi çağırdı. Para verdi elimize: ‘Ben Barla’ya gitmekten vazgeçtim, otobüs bulun Isparta’ya’ dedi. Ama biz Barla’ya gitmek için babamların motoruna haber vermiştik, gelmek üzereydi.
“Kapıdan çıktık. Ben dedim ki Çilingir Ali’ye: ‘Üstad Hazretleri Barla’ya gitmek için geldi, motor da geliyor. Gel garaja gitmeyelim, şu handan girelim, araba bulamadık diyelim, Barla’ya gidelim, Üstad’ın arkasın-da namaz kılalım!’ Neyse o dediğim yerin kapısından girdik; sağ tarafta hiç bilmediğimiz, tanımadığımız birisi vardı, ‘Ne arıyorsunuz?’ dedi. Tekrar edince ‘Makine (motorlu kayık) arıyoruz’ dedim. ‘Benim makinem var’ dedi. Üstad Hazretleri de bize para verirken: ‘Kardeşim! Benim ruhum insanları kaldırmıyor, üç kişiden fazla olmasın içinde’ demişti. Ben de adama: ‘Üç kişiden fazla olmayacak ama!’ dedim. Adam: ‘Bir şoför, bir de ben…’ deyince hayret ettim... ‘Yürü’ dedim. Bir taraftan da adama kızıyorum, Barla işi kaldı diye...
“Evine vardık adamın, dışarıda da bizim Şakir Amca bekliyor. Barla’ya gitmek için vasıta bulamamış da bizim motora binecek... Şakir Amca, kayınpederim Hacı Bahri Çağlar’ın ağabeyi Şakir Çağlar. ‘Ne o Salih?’ dedi. ‘Bu adamın makinesi varmış, Üstad Hazretleri Barla’ya gitmeyecek, Isparta’ya gidecek’ dedim. ‘Ya! Ama o Isparta’ya gidecekse, biz Barla’ya neyle gideceğiz şimdi?’ dedi. ‘Çıkıver söyle’ dedim ben de… Çıktı. Makine sahibi aşağıda bekliyor. Lâubali gibi... ‘Efendim, siz Isparta’ya gidecekmişsiniz ama biz Barla’ya nasıl gideceğiz? Barla’ya gidelim’ dedi. Üstad Hazretleri: ‘Peki’ dedi ama çok celâlli ‘Peki’ dedi.
DALGALAR EVLER GİBİ BÜYÜKTÜ
“Ben, Said (oğlu altı yaşında), Şakir Amca, Üstad Hazretleri, motorun mürettebatı bindik. Mektupta da altı kişi diyor ya... Tahminimce bir saat sonra bir fırtına koptu, suyun yüzünde dalga fırtına… Kayığı bir o tarafa atıyor, bir bu tarafa atıyor, yonga gibi... İçindeki bizler kelime-i şehadet getiriyoruz. O cesur motorcuların ayakları, motor gibi titriyor korkudan. Dalgalar evler gibi büyük, giriverse biri motorun içine, gittik!
“Şimdi bu halde iken ben bakıyordum Üstad Hazretlerine hiç metanetini bozmuyordu. Korkmayan, bir çocukla (oğlu Said) Üstad Hazretleri var. Kayığın motor kısmı bozuldu, yelken atsan ters çevirecek. O esnada Üstad Hazretleri: ‘Ben burada vefat etmek istiyorum! Burada vefat etmek, veli ve şehit mertebesi taşıyor. Bir veli 40 senede meydana geliyor, 40 senelik mertebe alacaksınız!’ deyince, ‘Aman efendim!’ diye çığlık koparmaya başladık.
SIĞINDIĞIMIZ EVDE YANGIN ÇIKIYORDU
“Neyse orada bir limonluk yer vardı, oraya indik. Ev sahibi, kadın... Ben rüzgârın, yağmurun tesiriyle ciğerden titriyorum! Herkes indi, ben Üstad hazretlerine şöyle yan döndüm, yol verdim. Üstad hazretlerine bir baktım, hiçbir tarafında ıslaklık yok! Üstad indi. Kadın: ‘Allah’ım nereden gönderdin bunları!’ diye seviniyor… Odası var kamıştan, girdik içeri… ‘Çay yok mu?’ dedik. Kadın ‘Çay âdetimiz yok!’ dedi. Orada bir taşın altında kâğıdın içinde bir içimlik çay. İkram-ı İlâhî! Nasıl oldu, ben de bilmiyorum. Zaten hasta gibiyim. Çaydanlığı koyduk ocağa. İş şekere geldi. O bizim Şakir Çağlar Amca, ‘Şeker benden olsun!’ dedi. Üstad: ‘Ben 80 senelik kaidemi bozmam’ dedi, parayı verdi, sayıyla şekeri aldı. Neyse çayı içtiler.
“Ben ateşin başında oturuyorum, kadına dedim ki: ‘Biraz yakacak getir.’ Kadın da ihtiyar... Orada bir demet odun varmış, aldım onu ocağa attım. Ocak birden parladı, alevleri yükseldi. Şakir Çağlar Amca benim heybem diye heybesini kurtarmaya çalışınca, kadın ‘Burada üç yüz liralık eşya var!’ diye feryada başladı. Bereket testide su varmış, suyu hemen boşalttık, yangın da söndü. O zaman Üstad Hazretleri: ‘Orada öyle ettin, burada da böyle ettin!’ diye iki tane tokat vurdu. Ama bir tanesi ateş gibi yaktı, gözüm açıldı! Şöyle bir baktım, gülümsediler. ‘Kalkın namaz kılalım’ dedi Üstad Hazretleri. O imam oldu, biz arkasında cemaat olduk.
Hatıraların tamamı Ağabeyler Anlatıyor cilt-1 kitabından okunabilir.
Доступные форматы для скачивания:
Скачать видео mp4
-
Информация по загрузке: