Seyyid Ali Sultan Dergahı Çevresindeki Türbeler: Dolu Baba, Kasım 2015

Yunanistan - Batı Trakya’da
Seyyid Ali Sultan Dergâhı Çevresindeki Türbeler

KÜTÜKLÜ KÖYÜ
DOLU BABA
9 ve 11 Kasım 2019

Dolu Baba Türbesi’ni 9 Kasım pazartesi günü ziyaret ettikten iki gün sonra tekrar oraya gittik.
Akşam karanlığında Ahmet Karahüseyin ve Hüseyin Amca’yla vardığımız Kütüklü Köyü’ndeki Dolu Baba Türbesi’ni bugün gezdiğimiz dört türbeden ayıran en önemli fark burada duvarları daha sağlam ve üstü kapalı bir yapıyla karşı karşıya olmamızdı. Daha sonraki gelişimizde daha net gördüğüm gibi; türbe hem içten, hem de dıştan sıvanmış ve boyanmış bir haldedir. Yine çatısı birbirine geçişli ağaç kolonlarla sağlam bir şekilde yapılmış olan türbe köy içinde olduğu için oldukça bakımlı bir halde. İçeriye girince, yerden yüksekliği yaklaşık 40 cm. olan ve çevresi belki 4x4 metre kare şeklinde içi taş olsa da üstü betonla sıvanmış ve boyanmış bir büyük mezar var karşılaştık. Çatı ve içteki genişlik bakımından Seyyid Ali Sultan Türbesi ve Küçük Derbent’teki “Aşağı Tekke” “Kızıldeli” türbesiyle karşılaştırılabilecek sağlamlıktaki bu türbede üç adet pencere bulunmaktadır. Duvar kalınlığındaki (belki bir metre derinliği olan) pencereler yine tahta pervazlarla kapatılmış durumdalar.
Türbenin dışında çevrede üzerinde eski yazılı mezar taşlarının olduğu geniş ve büyük bir mezarlık var. Bu mezarlık içinde yine Türkçe yeni harflerle yazıların bulunduğu mezar taşları da mevcut. Diğer türbeler gibi yüksek bir düzlük alanda kurulmuş türbenin çevresi yine asırlık meşe ağaçlarıyla dolu. Burada büyük bir akar çeşme de var. Türbe Kütüklü Köyü’ne çok yakın bir mesafede.
Hüseyin Amca’yla gece vakti ziyaret ettiğimiz türbeye iki gün sonra yine çok can bir insanı olan aynı zamanda Ruşenler Köyü’nde zakir olan Hüseyin Delimolla ile de geldik gündüz vakti. İyi ki de gelmişiz, daha ayrıntılı bir çekim yanında yine bize bilgi aktaran bir başka canımızla tanışmış olduk. Mençe Memet yani Mehmet Mençe (73) Amca ikinci gelişimizde bize eşlik ediyor.
Mehmet Mençe Dolu Baba hakkında bildiklerini bize aktardı.
Kasıma 15-20 gün kala aynı kurbanı biz burada yaparız. (Seyyid Ali Sultan Dergahı’nda kesilen Kasım Kurbanı’nı kastediyor). Bizler de beş on davar alıyoruz, aynı şekilde Kasım Kurbanı’nda olduğu gibi kurbanımızı kesiyoruz. Biz kurbanları köyde kesiyoruz. Burayı ziyaret ediyoruz, lokmalar türbenin olduğu yerde dağıtılıyor. Burayı herkes gelip ziyaret eder, duasını yapar, herkese açıktır burası. Buraları erler evliyalar kurmuşlar, Dolu Baba da Seyyid Ali Sultan zamanından beri olan bir ziyarettir.
Burada yatanlardan ilkin birisi ölmüş, o Dolu Baba’ymış, sonra diğerleri başlamışlar buradaki meşeyi kesmeye. Sonra o ikisi de ölüyor, oluyorlar üç kişi. Onların üçü de yan yana yatıyorlar. Dolu Baba ilkin ölmüş, ondan sonrakiler iki kardeşmişler, sonra üçünü yan yana koymuşlar.
Memet Amca dışı beyaz ve kavun içi renklerinde boyanmış, yine tahtadan kapısı olan türbenin kapısının eşiğine ve sol yanına niyaz ettikten sonra içeri giriyor. Kapıdan girdikten sonra içerdeki mezarın sağ tarafından başlayarak çevresini niyaz ede ede geziyor. Burada bir Fatiha okuyoruz, diyor. Çömelerek Fatiha okuyor. Sonrasında ise yine sırtını kapıya doğru verip, yüzü yatıra karşı, türbeden ayrılıyor. Türbe eskiden beri böyleydi, diyen Memet Amca, türbeyi her sene boyadıklarını, bunu kurban zamanı yaptıklarını, akmasın diye zaman zaman çatıda tamiratlar yaptıklarını da söylüyor. Çatı ise buradaki çoğu yapıda ve türbe yapılarında olduğu gibi blok taşlarla kaplanmış durumda.
Tam bir doğa harikası olan bölge insanı adeta davet ediyor. Memet Amca ise gençlerin işsizlikten dolayı bir kısmının Türkiye’ye, bir kısmının Avrupa’ya kaçtıklarını söylüyor.
....
Alan içinde dikkatimi çeken çok büyük bir taş var. Mehmet Amca’ya bunu sorunca insanların onu da ziyaret ettiklerini, taşın üstünde çarık şeklinde bir izin bulunduğunu söylüyor. Bunun bir evliyanın ayak izi olduğuna inanan insanlar, yağmur yağdıktan sonra orada biriken suyu alıp yaraları varsa oralara sürüyorlarmış, iyi olması için.
Bu Anadolu’dan Balkanlar’a uzanan erenlerin izlerinden birisi. Deliorman’da Demir Baba Türbesi yakınlarında da gerek kendi ayak izleri, gerekse de öküzlerinin ayak izlerini de belgelemiştik.
Kültür bir bütün, inanç bir bütün. Alevi - Bektaşi Yolu kendi değerleriyle her gittiği yerde varlığını sürdürmüş, yaşamış, geleneğini yaşatmış…
İsimler, coğrafyalar farklı olabilir ama öz aynı öz, insan aynı insan, dert aynı dert, özlem aynı özlem…
Erenler Katarı, derken boşa demiyoruz…
Tümüyle kendi özverimizle ve yol aşkıyla yaptığımız, can insanların bizlere yardımcı oldukları bir türbe gezisini daha nihayetlendiriyor, çok güzel duygularla buradan ayrılıyoruz….
Muhabbetlerimizle…

Ayhan Aydın
www.ayhanaydin.info