Karacaoğlan ~ Şu Dünyaya Geldim Geleli
Автор: SEDLE2012
Загружено: 2021-04-27
Просмотров: 626
Ben de şu Dünya'ya geldim geleli
Daha ne gelecek başıma benim
Eğer sevdiceğim benim olmazsa
Bakın gözlerimin yaşına benim
İcracı ~ Âşık İzzet Savaş
***
Âşık İzzet Savaş ~ Şarkışla/Emlek Hüyük Köyü
Ali İzzet Savaş, 1933’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Emlek yöresinin Hüyük köyünde doğmuştur. Ali İzzet Özkan’ın köylüsü olan âşık, doğum sırasında annesi Ayşe vefat edince babası onu Ali İzzet Özkan’ın da analığı olan Hatice kadına verir. Hatice, eziyet içinde büyüyen Ali İzzet Savaş’ı Eziyet olarak çağırmış, zamanla bu kelime halkın diline Aziyet olarak yerleşir. Bu bakımdan halk, onun hakkında Ali İzzet’ten çok “Aziyet” sözünü kullanır. Daha sonra babasını da kaybedince babalığını Musa Kahya üstlenir.
“Anamdan doğalı karalı yazım
Dünyaya geleli gülmedi yüzüm”
“Daha anamdan doğarken başlamış çileli yaşamım. O gün bugündür devam eder kem talihim kara bahtım. 70 yıllık bir ömür boyunca geriye dönüp baktığımda hep acılar ızdıraplar görünür gözüme” diyor Emlek yöresinin büyük türkü ustası İzzet Savaş.
Gelecek kuşaklara da kalması açısından kendisi ile bir mini röportaj yapmak istediğimi söylediğimde önce duygulandı sonra da ağlamaklı bir tarzla “Öyleyse şu sazımı bana ver” dedi. Onun bu konulardaki duyarlılıklarını ve hassasiyetlerini bildiğim için mümkün olduğunca onu kırmadan, üzmeden onunla sazlı türkülü bir muhabbet ortamı içinde böylesi bir söyleşiyi gerçekleştirmenin daha doğru olacağını düşündüm.
Soru/yanıt şeklinde geçecek bir söyleşinin çok yararlı olmadığı bir gerçekti. Zira İzzet Babanın abartısız, yalın ve tümüyle gerçeği yansıtan anlatımlarına karşın ilerlemiş yaşının da verdiği unutkanlık her sorunun yanıtını almamıza engel teşkil ediyordu.
Söyleşiye, rakı kadehinden bir yudum aldıktan sonra, sözleri Âşık Ali İzzet Özkan’a makamı kendisine ait olan bir türkü ile başladı:
Gece gurbet gündüz gurbet yıl gurbet
Gurbet bana ben gurbete alıştım.
Akşam ağıt, sabah ağıt ne hikmet
Fırkat bana, ben fırkata alıştım
O, kendine özgü otantikliği ve hâk vergisi sesiyle türküleri ardı ardına okuyordu. Söylediği bu türkü ve deyişlerin kayda alındığını, belki de tümünün yazıya döküleceğini düşünerek okuduğu eserleri daha bir özenle seçiyordu.
Bir ara soluklanmak için saza ve türküye mola verince kendisine ilk sorum yönelttim. Üstadım, senin okuduğun deyiş ve türkülere zaten doyum olmaz. Bugün türkülerden daha çok senin konuşmanı dinlemek istiyorum.
Doğumundan bu güne kadar olan yaşamını özetle anlatır mısın?
Yüzünde karşısındakine dikkatle bakan ama neler söyleyeceğini pek kestiremeyen bir ifadeyle anlatmaya başladı;
“1928 yılının bir kış gününde Emlek Hüyük Köyünde dünyaya gelmişim. Doğumumdan 5 yıl sonra yani 1933 yılında ancak nüfusa kayıt ettirilmişim. Anam beni o günün şartlarında, doktorsuz ebesiz gaz lambasının bile olmadığı bir köy ortamında doğurmuş.
Ben bir yana anam bir yana düşmüş. Anam beni bir kere bile emziremeden ölmüş. Benim öksüzlüğüm dünyaya gelişimle başlamış.
Zavallı babam Haydar Ağa analık edememiş bana. Evdeki iki ineğimizde sağılır durumda olmadığı için bana içecek süt bulamamışlar . Köydeki hısım akraba emzikli kadınlardan süt emdirenler olmuş. Bakmışlar ki böyle olmayacak, çocukları olmayan öz amcam Musa Kâhya ve onun hanımı Hatica’ya beni evlatlık vermişler.
20 yaşına kadar, biri kız üç erkek kardeşten biri olan Musa Emmimin (Âşık Ali İzzet’in babası) yanında büyümüşüm. Bu süre zarfında köylerde kıtlık olmuş, salgın hastalıklar baş göstermiş, insanlar ölmüş, çok sayıda çocuk ölmüş. Bu hastalıklara bende yakalanmışım. Öldü ölecek denilmiş, nasıl olmuşsa ben ölmemişim.
Kendimi bildim bileli çok eziyetler çektim. Çok cefalar gördüm. Çektiğim bunca azap ve acıları gören komşu kadınları bana Aziyet (eziyet) adını yakıştırmışlar. Gerçekten de eziyetle geçen yaşamım asker oluncaya kadar devam etti.
1954 yılında askerlik görevine çağrıldım. Askerlik dönüşü Sarıkaya Köyünde Büyük Mustafa, Bacak Mehmet, ve Mehmet Ali isimli şahıslara 12 yıl azaplık ettim. Daha sonra Ali İzzet Özkan beni yanına aldı. Onun teşvikiyle saz çalıp türkü söylemeye başladım. Ali İzzet bana ustalık etti.
Onunla belli zamanlarda köyleri kentleri dolaştık.
Yöre ozanlarından başta Âşık Veysel olmak üzere Âşık Hüseyin, Âşık Aziz Üstün, Âşık Hasan Yüzbaşıoğlu özellikle de köyümüzün yetiştirdiği benim kader arkadaşım Âşık Hasan Devrani gibi ozanlarla yol arkadaşlığı yaptım.
Divanda dergâhta ve Âşık Meclislerinde onlarla birlikte oldum. Alakiliseli Mehmet Özkan, Sarıkaya’lı Durmuş Çetinkaya, Benlihasan’lı Arslan, İlyashacı’lı Hasgül, Kavak’lı Fazlı gibi Emlek Yöresinin saz ve türkü ustaları ile birlikte oldum. Cemlerde bulundum. Düğünlerde bayramlarda katıldığım Âşık Meclislerinde bilhassa Emlek Yöresi şairlerinden usta malı türküler çalıp söyledim”.
Kaynak: Emlek Hüyüklüler Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği (Hacı Yetkin)
Доступные форматы для скачивания:
Скачать видео mp4
-
Информация по загрузке: