(123) 26.Lem'a/3, Sh 237 | 6-7. Reca |İhtiyarlık, acz ve zaaf dergâh-ı İlahîde en makbul şefaatçidir
Автор: Risale-i Nur Dersleri Ali KURT
Загружено: 2025-09-22
Просмотров: 1515
Altıncı Recâ: Bir zaman elîm bir esâretimde, insanlardan tevahhuş edip Barla Yaylası’nda Çam Dağı’nın tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nûr arıyordum. Bir gece, o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim. Üç dört gurbeti birbiri içinde ihtiyârlık bana ihtâr etti. Altıncı Mektub’da îzâh edildiği gibi, o gece ıssız, sessiz, yalnız ağaçların hışırtılarından ve hemhemelerinden gelen hazîn bir sadâ, bir ses rikkatime, ihtiyârlığıma, gurbetime ziyâde dokundu. İhtiyârlık bana ihtâr etti ki; gündüz nasıl şu siyah bir kabre tebeddül etti. Dünya siyah kefenini giydi. Öyle de, senin ömrünün gündüzü de geceye ve dünyanın gündüzü de berzah gecesine ve hayatın yazı dahi ölümün kış gecesine inkılâb edeceğini kalbin kulağına söyledi. Nefsim bilmecbûriye dedi: “Evet ben vatanımdan garib olduğum gibi, bu elli sene zarfındaki ömrümde zevâl bulan sevdiklerimden de ayrı düştüğümden ve arkalarında onlara ağlayarak kaldığımdan, bu vatan gurbetinden daha ziyâde hazîn ve elîm bir gurbettir. Ve bu gecenin ve dağın garîbâne vaz‘iyetindeki hazîn gurbetten daha ziyâde hazîn ve elîm bir gurbete yaklaşıyorum ki, bütün dünyadan birden mufârakat zamanının yakınlaştığını, ihtiyârlık bana haber veriyor.” Bu gurbet gurbet içindeki ve bu hüzün hüzün içindeki vaz‘iyetten bir recâ ve bir nûr aradım. Birden îmân-ı billâh imdâdıma yetişti. Öyle bir ünsiyet verdi ki, bulunduğum muzâaf vahşet bin def‘a daha tezâuf etse idi, yine o teselli kâfî gelirdi.
Evet, ey ihtiyârlar ve ihtiyâreler! Madem Rahîm bir Hâlikımız var, bizim için gurbet olamaz. Madem o var, bizim için her şey var. Madem o var, melâikeleri de var. Öyle ise bu dünya boş değil. Hâlî dağlar, boş sahrâlar Cenâb-ı Hakk’ın ibâdıyla doludur. Zîşuûr ibâdından başka, onun nûruyla, onun hesabıyla taşı da, ağacı da birer mûnis arkadaş hükmüne geçerler. Lisân-ı hâlleriyle bizim ile konuşabilirler. Ve bizleri eğlendirirler. Evet bu kâinâtın mevcûdâtı adedince ve bu büyük kitâb-ı âlemin harfleri sayısınca vücûduna şehâdet eden ve zîruhların medâr-ı şefkat ve rahmet ve inâyet olan cihâzâtı ve mat‘ûmâtı ve ni‘metleri adedince rahmetini gösteren deliller, şâhidler, bize Rahîm, Kerîm, Enîs, Vedûd olan Hâlikımızın, Sâniimizin ve Hâmîmizin dergâhını gösteriyorlar. O dergâhta en makbûl bir şefâatçi, acz ve zaaftır. Ve acz ve zaafın tam zamanı da, ihtiyârlıktır. Böyle bir dergâhta makbûl bir şefâatçi olan ihtiyârlıktan küsmek değil, belki ihtiyârlığı sevmek lâzımdır.
Yedinci Recâ: Bir zaman ihtiyârlığımın başlangıcında, Eski Said’in gülmeleri, Yeni Said’in ağlamalarına inkılâb ettiği hengâmda, Ankara’daki ehl-i dünyâ, beni Eski Said zannederek oraya istediler, gittim. Güz mevsiminin âhirlerinde Ankara’nın benden çok ziyâde ihtiyârlamış, yıpranmış, eskimiş kal‘asının başına çıktım. O kal‘a, bana tahaccür etmiş hâdisât-ı târîhiye sûretinde göründü. Senenin ihtiyârlık mevsimiyle, benim ihtiyârlığım, kal‘anın ihtiyârlığı, beşerin ihtiyârlığı, şânlı Osmanlı
Sayfa 239
Devleti’nin ihtiyârlığı ve hilâfet saltanatının vefatı ve dünyanın ihtiyârlığı, bana gāyet hazîn ve rikkatli ve firkatli bir hâlet içinde, o yüksek kal‘ada, geçmiş zamanın derelerine ve gelecek zamanın dağlarına baktırdı. Ben de baktım. Birbiri içinde beni ihâta eden dört beş ihtiyârlık karanlıkları içinde, Ankara’da en kara bir hâlet-i rûhiye hissettiğimden, (Hâşiye) bir nûr, bir teselli, bir recâ aradım. Sağa, yani mâzî olan geçmiş zamana bakıp teselli ararken, bana mâzî, pederimin ve ecdadımın ve nev‘imin bir mezâr-ı ekberi sûretinde göründü. Teselli yerine vahşet verdi. Sol tarafım olan istikbâle derman ararken baktım. Gördüm ki, benim ve emsâlimin ve nesl-i âtînin büyük ve karanlıklı bir kabri sûretinde göründü. Ünsiyet yerine dehşet ve vahşet verdi. Sağ ile soldan tevahhuş edip, hazır günüme baktım. ....
Sayfa 240
.
Sayfa 241
...
Доступные форматы для скачивания:
Скачать видео mp4
-
Информация по загрузке: