Bir Kadın Keskin Nişancının "İNANILMAZ" Taktiği Nasıl 278 Düşmanı Sadece 9 Ayda Etkisiz Hale Getirdi
Автор: Hayatın Gizli Yüzü
Загружено: 2025-11-14
Просмотров: 3600
Bir Kadın Keskin Nişancının "İNANILMAZ" Taktiği Nasıl 278 Düşmanı Sadece 9 Ayda Etkisiz Hale Getirdi
28 Haziran 1943, sabah saat 04:23, Kırım Yarımadası, Sivastopol yakınları. Gökyüzü henüz ağarmaya başlamıştı, ince bir sis tabakası ağaçların arasından süzülüyordu. Soğuk bir sabah esintisi, kurumuş çam yapraklarını hışırdatıyordu. Havada nem ve çürümüş odun kokusu vardı.
Teğmen Ayşe Gültekin, bulunduğu tepedeki gizlenme noktasında hareketsiz yatıyordu. Tam 26 saattir aynı pozisyondaydı, tek bir kas bile oynatmadan. Vücudu ağrısa da, bu onun için yeni bir durum değildi. Keskin nişancılık, her şeyden önce sabır gerektiriyordu.
Ayşe'nin yanında tüfeği, Mosin-Nagant 91/30, adeta bedeninin bir uzantısı gibiydi. Tüfeğin özel olarak modifiye edilmiş namlusu, sabah ışığında hafifçe parlıyordu. Bu, sıradan bir silah değildi. Bu, "Fısıldayan Ölüm" idi.
200 metre ötede, Alman hatları hareketlenmeye başlamıştı. Nöbetçiler değişiyordu. Ayşe, dürbününü gözüne yaklaştırdı. Alman subayının yüzünü net bir şekilde görebiliyordu. Genç, belki 30 yaşlarında bir adamdı. Yüzünde yorgun ve endişeli bir ifade vardı. "Çok haklısın endişelenmekte," diye düşündü Ayşe, "çok haklısın."
Tetiği çekmeden önce, her zamanki ritüelini uyguladı. Derin bir nefes aldı, ardından yavaşça nefesini yarıya kadar verdi ve tuttu. Kalp atışları yavaşladı. Dünya durdu. Ve tam o anda, tetiği çekti.
Ses yoktu. Tüfek, sessiz atış için özel olarak modifiye edilmişti. Alman subayı, nereden geldiğini bile anlamadan, alnına bir mermi yemiş olarak yere yığıldı. Panik başladı. Alman askerleri, telaşla etrafa bakınıyordu. Ama görünürde kimse yoktu. Sadece sessiz, görünmez bir ölüm.
Ayşe, 15 dakika daha tam hareketsiz kaldı. Sonra, sürünerek uzaklaştı. Hiç kimse, özellikle düşman, onu görmemişti. "Hayalet Nişancı" yine iz bırakmadan bir hedefi etkisiz hale getirmişti.
Ama Ayşe Gültekin'in o anda bilmediği şey, bu atışının, onun efsanesinin sadece başlangıcı olduğuydu. 9 ay içinde, geliştirdiği taktikler ve kullandığı özel ekipmanlarla, 278 Alman askerini etkisiz hale getirecek ve "Hayalet Nişancı" olarak tarih kitaplarına geçecekti.
Ayşe Gültekin, İstanbul'da doğmuş, Kadıköy'de büyümüştü. Küçük yaşlardan itibaren avcılıkla ilgilenen baba ve amcalarıyla vakit geçirmişti. Daha 12 yaşındayken, ilk kez babasının tüfeğiyle atış yapmış ve olağanüstü bir isabet kaydetmişti.
"Bu kız, doğuştan nişancı," demişti babası gurur ve şaşkınlıkla. "Gözü hiç şaşmıyor."
Ama kimse, o küçük İstanbul kızının, bir gün dünyanın en ölümcül keskin nişancılarından biri olacağını tahmin etmemişti.
Savaş başladığında, Ayşe 24 yaşında, İstanbul Üniversitesi'nde fizik bölümünü bitirmiş, parlak bir öğretmendi. Fizik bilgisi, daha sonra keskin nişancı olarak geliştireceği tekniklerde çok işine yarayacaktı. Rüzgâr hızı, mermi yörüngesi, ısı etkileri... Bunların hepsi, fizik kurallarıyla doğrudan bağlantılıydı.
"Ülkeme hizmet etmek istiyorum," diyerek orduya gönüllü yazıldı. Önce, onu kabul etmek istemediler. "Kadınlar cephe gerisinde hizmet eder," dediler.
Ama Ayşe ısrarcıydı. "Bana bir şans verin," dedi. "Eğer iyi bir nişancı değilsem, geri hizmetlere gönderirsiniz."
Nihayetinde, atış testine girme şansı verildi. 500 metre uzaklıktaki beş hedefin beşini de tam isabet vurdu. Tüm erkek adaylardan daha iyi bir performans göstermişti.
Komutan, şaşkınlığını gizleyemedi. "Bu... bu olağanüstü," dedi. "Ama savaş, atış poligonuna benzemez. Orada düşmanın ateş ettiğini, bombaların patladığını, arkadaşlarının öldüğünü görürsün. O stres altında da böyle atış yapabilir misin?"
Ayşe'nin cevabı kesindi: "Bana şans verin, göreceksiniz."
Ve bu şans, ona Doğu Cephesi'nde verildi. İlk görevi, temel eğitimden sonra, Kırım'daki Sovyet birliklerine destek vermekti. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'nda resmen tarafsız kalsa da, bazı gönüllü birlikler, müttefiklere destek veriyordu. Ayşe, bu gönüllülerden biriydi.
İki tarafın güçleri arasındaki fark barizdi. Alman Wehrmacht'ı, o dönemin en disiplinli, en iyi eğitimli ve en iyi donanımlı ordusuydu. Tiger tankları, MG42 makineli tüfekleri ve Messerschmitt savaş uçakları, korkunç bir üstünlük sağlıyordu.
Sovyet ve müttefik birlikleri ise, genellikle daha basit silahlar ve ekipmanlarla savaşıyordu. Sayıca üstün olsalar da, teknolojik ve lojistik açıdan dezavantajlıydılar.
Bir hafta önce, Sivastopol yakınlarında, bir Sovyet keşif birliği, Alman ileri karakolu tarafından pusuya düşürülmüştü. Teğmen Volkov ve 20 askeri, saatlerce direnmişti. Volkov'un son telsiz mesajı: "Mühimmat azalıyor, destek..." şeklinde yarıda kesilmişti. Tüm birlik yok olmuştu.
Eğer Almanlar Kırım'ı tamamen ele geçirirse, Karadeniz'deki Sovyet donanması büyük tehlikeye girecek ve belki de tüm Kafkas cephesi çökecekti. Milyonlarca insan, Nazi işgali altında yaşamak zorunda kalacaktı.
"Bir keskin nişancı, savaşın dengesini değiştirebilir," demişti Ayşe'nin eğitmeni. "Düşmanın moralini bozar, liderlerini yok eder ve psikolojik bir korku yaratır."
Доступные форматы для скачивания:
Скачать видео mp4
-
Информация по загрузке: